Yaralı bir tarihtir benimkisi
Ne söylenmiş ne de söylenesi olan
yakılmış asur heykellerine benzer yüzüm
yitik zamanları hatırlatır
Ey cevzanın zati kızı
söyle bana niye bu kadar geciktin
ah (ol) yüreğim yaralı bukalemun
yarıda kalmışların ahter’i nerede
biz değil miyiz hergün akd eden
ve hall olan
allama beni çünkü ben yarıda kalanlardanım
Benim yaralı dostlarım artık bana alkış edin
herbir parçanızdan sarkan ilmiklerinizi bana uzatın
özde ne sözünüz varsa söyleyin çünkü ben yarıda kalanlardanım
ah (ol) aktab artık ne-şem mi var
genç-liğim mi bilmiyorum
unuttum
kaybettim
(Kalabalığın bir sanrı gibi çevirdiği burada sen ve ben
ilkin yüzüme bakıp bir tehlike yok diyorsun. Ellerin yüzüne gidiyor. Kendinden emince Mayıs’ın 27’si diyorsun. Duyuyorum. Susuyorum. Israrlıyım. Hala susuyorum. Aynılaşma diyorsun. Başımı önüme eğiyorum… Haklısın der gibiyim. Artık, yüzüne bakamıyorum.)
Esra-rengiz kokular sürünmüş teni yanık sevgili
sözüm sanadır
nicedir sorarım niye çıktın Araf’a
ne keşmekeş
ne keşmekeş
elestelestelest
dağ-ılın, dağ-olun
elest
elest
elest