Yaşar Akgül

Şakir KURTULMUŞ Yeni Devir’de, Ahmet KOT’la  ‘Sanat-Edebiyat’ sayfasını hazırladığı yıllarda ben, denemelerimi arada şiirlerimi yeni yeni gönderiyordum sayfaya. Bu denemeler gerçekten benim ilk denemelerim olduğu halde hatta İstanbul’a birkaç günlüğüne gittiğimde çalakalem yazdığım şeyler bile koca sayfayı kapatarak yayınlanıyordu. Onları bugün bile yayınlanacak yetkinlikte görmüyorum. Peki, sayfa yöneticileri niçin yayınlıyorlardı? Tahmin etmek güç değil. Ben ve benim gibi kalemle henüz –ciddi şekilde- tanışan genç insanları yüreklendirmek, teşvik etmek için, cesaret vermek için elbette. E, artık az da olsa yayınlanmasına değecek şeyler bulunurdu yazılarda.

Yeni Devir Cağaloğlu’ndayken nasıl da heyecanla girmiştim gazeteye, nasıl da kucaklaşmıştık KURTULMUŞ’la, OCAKTAN’la KOT’la. Bugüne kadar en çok yazıştığım insanlardan biridir KURTULMUŞ. İstanbul’a gidip te ona uğramamam imkânsızdı. Kah gazetede, kah kendi dağıtım evinde, kah yayınevinde bulurdum onu. Doğrusu onun oradan oraya koşturması, belli bir yerde kalamaması, bir türlü rahat edememesi hep üzmüştür beni. Bu üzüntümü birkaç ay önceki görüşmemizde kendisine ifade ettiğimde uzun uzun yakınıp durdu, Cağaloğlu’ndan, yayın çevresinden, dostlarının vefasızlığından şikâyet etti. Bu şikâyetine ben dâhil olmadığımı bildiğim halde utanıp kızardım. Yayıncılıkla ilgisi olmayan geçici bir işe gitmişti ve bundan müthiş sıkıntı duyuyordu. Kendi toprağından sökülüp yabancı bir toprağa dikilen fidan gibi, yeri değiştirilen bir çiçek gibi, gittikçe sararıyor soluyordu mutlaka. Oysa o kendi dünyasında yeni basın yayın ülkesinde çalışmak, kağıtların mürekkeplerin, kitapların gazetelerin kendine has kokusunu duymak, havasını solumak istiyordu.

Bir gün Şakir KURTULMUŞ’u ya bir gazetede ya bir yayınevinde kendi istediği bir ünitede, masasının başında, yine aşkla şevkle büyük bir ciddiyetle çalışıyor görsem ne kadar sevineceğim bir bilseniz. Böylesine acılı bir şair “Ah Güzel Bir Gün” demesin de ne yapsın. Başka bir şey derse, isterse şaşar insan.

Yeniden koşuyorsam

elbet bir dağ bulup

mağaranın sırlarına

kendimi adayacağım

çağdışı olmayı yeğledimse bunun için

dizeleri onda bir iç oluşumun başlangıcı gibidir. Hayattan yorulmuş, düş kırıklığına uğramışsa da yenik düşmemiş bir insanın şek şüphe dolu fırtınalı ülkesinden, birtakım adamların vurmasından, arı duru çocuk gülüşlü, ekmeği oyuncaklar olan bir dünyaya kaçışını izleriz.

şair “başları sarıklı buluğa ermiş delikanlılar

1978’in Londrasında

ekimin sisli pazarında

müslüman bir yazar

şair

zenci

ve bir bilâlî” vardır bu sabra zafere, özgürlüğe düşkün dünyada.”Esmer ve siyah kıllı göğsünü” “rus tanklarına siper eden” “

bir parça ekmeği, bir kap çorbayı bulamayan” yine de savaşan, silahını bırakmayan, yılmayan bilge yürekli, sakalı yeni sıvazlanmış genç savaşçılar vardır.

Çocukluk Şakir KURTUMUŞ’un şiirinde temel bir unsurdur. Sık sık çocukluk günlerine değinir, uzak günlere özlem, bir geriye dönüş, yaşanmış günlerin tadı vardır damağında. “Ağlamasını bilmeyen, geyik sütünden emmiş” çocukların rahat geçmesi için “gelin köprü olalım” der “uyanan sözcükler

hayat her ne kadar yorgunluk veriyorsa da

şimdi yarım kalmış bir kitabın açılmamış sayfaları arasında

yeniden kavuşmanın sevinci ile gel

gel yeniden başlayalım İŞTE BİRİNCİ SAYFADAYIM”.

Şakir Kurtulmuş

Milattan Önceki Tarihin Şiirinde uzun bir yolculuğa çıkıyor gibiyiz. Yağmuru daha çok sevmekle başlamıştır her şey. Mührü yüreklerinin üzerine vurulmuş bir aşkla başlayan bir bir ömür yolculuğuna. Şiire bu adın verilmesi belki birçok güzel şeyin geçmişte kaldığını duyumsatmak içindir.

gecenin hüznü alçaklara inerken başlıyor aşkımız

kayıtsız sevgileri arzuhal günlerinin

içimizi donatan yüreğimizi kuşatan

baharın depremli bir akşamında

Sonra:

yasaklanmış aşklarla evlere kapanan sevdalar

öğlen karla sevişip” ak olan

çiçekçiye varmadan, önünden geçmeden daha kızarıveren” bir yüz

açılan yüreğinin bir yerinde yeşeren ilkbahar”……..

sonra camiler hatırladı beni

akşam sularında oturduğum camiler

umut yüklerdi üzerime yığınla“.

Sonunda :

noktalama işaretlerini çoğaltmadan

kararsızlığını noktalar” şair,

Çünkü soğuk ve tenha Bursa garında fecirler onu gözlüyordur.

eskişehir istanbul maraş ve bursa duvarlarında

O’na özlemini çektiği “GÜZEL BİR GÜN” armağan etmek için.

“Bu yazı Mavera Dergisi’nin 1988 yılı Temmuz sayısından alıntılanmıştır.” 

%d blogcu bunu beğendi: