Neşe’de çay içelim, hem biraz hava almış olursun.
Çayım var. Yeni demledim.
Burada tütülmüyor da, hem sen bıraktın.
Karacabey’in arka sokağı. Kapı önüne çıktık.
İki tabure çıkardı. Bir de sehpa çıkaracaktı, merdiven o işi görür dedim.
Sokaktan üç kadın geçti.
“Aman bir yâr elinden” yazısı güzel olmuş.
Çerçeveciye götüreceğim.
Bir de “Vay anam” yaz bana.
Balcı’ya gönderdim, dedi.
“Yandım bir yâr elinden” yazmalıymış.
Bunda şikâyet var.
İlkinde hayret de var, başka şeyler de var, yüceltme var.
Balcı görürse senden alır dedi.
Sağ elimle Balcı’nın arabasının tekerine taş sıkıştırdım.
O üç kadın sokaktan tekrar geçti.
Bir çay daha içtim.
Burada küllük yok. Yere at dedi, birazdan süpürürüm.
Dün hastaymış.
Dükkânı açamamış.
Merdivendeki sardunyayı kendisi köklendirmiş, dikmiş.
Kadınlar yine geçti.
Birisi elimdeki levhaya dikkatli baktı.
Yazıdaki y ona göz kırptı.
Ağzında yavrusuyla bir kedi geçti.
Y ona yan baktı.
Bir ekim yaprağı uçuştu sokakta.
Y ona gülümsedi.
Sonra bir afet geçti.
Ben şu vay anamı yazayım.
Ayaklandım.