Sedat, Kahramanmaraş’ta, terk ettiği lisede okuyan Gülcan’a âşıktı.
Aynı yıl başlamışlar, kendisi sınıfta kalmış, o geçmişti.
Hiç konuşmamışlardı. Gülcan, Sedat’ın kendisine sırılsıklam âşık olduğundan habersizdi.
Sadece Sedat’ın yakın arkadaşları biliyordu.
Onlar da sır gibi saklıyordu.
Gülcan’dan söz ederken, “yenge” diyorlardı.
Kimse kem gözle bakmasın diye, çaktırmadan kızı kolluyorlardı.
Sedat ertesi yıl da sınıfta kaldı ve işlediği bir suçtan dolayı uzaklaştırma aldı. Babası kızdı, onu kuzeninin kaporta dükkânına çırak olarak verdi.
Sedat’ın zoruna gitti ama babasına karşı gelmesi imkânsızdı, çaresiz kabullendi, sanayiye gidip gelmeye başladı.
Vakit buldukça Gülcan’ı görmeye gidiyor, okul çıkışında geriden takib ediyordu.
Takip mesafesini yeterince ayarlayamadığı bir öğleden sonrasında kız işkillendi.
Merak etti, konuşmak için yavaşladı. O yavaşlayınca Sedat da yavaşladı. Gülcan bir süre sonra hızlandı, Sedat da, takib edebilmek için hızlandı. Kız tekrar yavaşladı, bu kez Sedat da yavaşladı. Tam köşeyi dönerken kız duvar ardına gizlendi, beklemeye başladı. Sedat köşeyi dönünce karşısına dikildi,
“Ne var?” diye çıkıştı, “neden beni izliyorsun?”
Sedat,
“Seviyoruz lan Allahsız takıp ta mı etmeyek?” dedi.