Buyurun!
Birinci ve ikinci “u” daha çok “ı” sesine yakın, üçüncü “u” kavuna batırılmış gibi tatlı, “b” belli belirsiz, “y” taze çilek tadında, “r” o kadar ıslak ki baştaki “b” ve sondaki “n” harflerine yapışıyor, şerbetli, “n” neşe içerisinde diğer harfleri peşinden düğüne götürüyor.
Taş oyununda Yunus Emre’nin bitme sesi bu!
Kahvede bu sesi duyduğunuzda bilin ki masada Süleyman da var.
Süleyman’ın “çalı” şarkısı başka bir yazı konusu, o çalıyı, çalının arkasını filan söylemeye başladığında Yunus’tan ses çıkmaz.
Oyun, “Şanlı Beşiktaş” diye biter.
Süleyman, Fenerbahçe.
Yunus, Beşiktaş.
Her taş oyunu bir derbi.
İşin tuhafı Süleyman’la Yunus’tan çok, bunların takım arkadaşı olan diğer iki oyuncu üzerinden şarkılar, tezahüratlar gırla…
Bir de yancılar var, tribün.
Her iki takım da tribüne oynar biraz.
Orada çalının arkasında bir Faruk… Dedim…
Derbiyi Fener kazandı.
Yancılar da eli boş gelmez hani. Bağdat tatlısından kuruyemişe, Ömer gelmişse mutlaka –Antep fıstığı, başka yöresel tatlılar, Fatih gelmişse çiğ köfte…
Buyurun!
İkinci “u” olmadığı zaman kesin okey atmıştır Yunus, arkasından bir Şanlı Beşiktaş cümlesi.
Mehmet Abi beş senin.
Alakalandır.
Alakalandırırız. Bu buranın, bu şuranın, şunu ters çevir.
Türkiye ile de.