Ağlayışından anladılar kız olduğunu.
Ya da öyle sandılar.
Hıçkırıklarında bir incelik, bir derinlik…
Ağıt mı yaktın yoksa.
Yakılanı mı söyledin.
Yakının mı o sessiz sitenin sakinleri.
Bir karaltı, ince, narin, gecenin bir vakti, kendisi bir ağıt gibi süzülüp Ulu Mezarlık’ın kapısından girdi.
Ya da öyle sandılar.
Bekçi yok muydu?
Korkmadın mı taşlardan.
Ruhlardan.
Ağaçlardan.
Dallarda kuşların kımıldamasından?
Ağladığın için mi bir kent merak etti seni?
Korktuğun için mi?
Evindeydin.
Çıkmadın.
Uykunda gittin oraya.
Uykunda ağladın.
Uykunda döndün.
Bir masal kuşusun belki.
Ten değiştiren.
İnsanlaşan.
Periydin de insan mı oldun. Bir genç kız…
Ya da öyle sandılar.