Memleketini söyleyince burnuna baktım, hiç belli olmuyor, meğer estetik yaptırmış.
Adı, annemin adı.
Sakinliğinin de memleketiyle alakası yok.
Meğer Ankara’da doğup büyümüş.
Daha bir ciddi görünmek için gözlük takmaya başlamış hâkim olunca.
Boylu, edalı, alımlı, güzel.
Bahtı da güzel olsun dedim içimden.
Mecelle’yi sordum, okumamış.
Aklıma nereden geldiyse Haldun Taner’in “Yaprak Ne Canlı Yeşil” öyküsünü önerdim.
Bizim karaşın tavşanın arkadaşı.
Kurada Orta Anadolu’nun bir kasabası çıkmış.
Küçük yer.
Fazla olay da olmaz.
Rahat eder.
Karaşın tavşan söyledi, sevdiği bir oğlan varmış.
Kendinden küçük.
Üniversite öğrencisi Ankara’da.
En çok onu özlüyormuş.
Mecelle’yi neyse de, okumasa da olur dedim sonra öyküyü.
Bir yolunu bulup Ankara’ya alabilir miymişiz?
Hele bir yüzüğü taksınlar.
Bir çaresi bulunur.
Demedim tabii.