Dört kişiydik.

Öyle kalabalıktı ki masa, dünyanın belli başlı romancıları selam verip geçiyor.

Bazen bir romancı başka bir romancı kılığında görünüp kayboluyor.

Konumuz edebiyat.

Yanı başımızda Dostoyevski kılığında bir dilenci belirdi birden.

Sol eli sakalında.

Sağ elinin gölgesi bin yıllık bir meşe dalı gibi arkadaşımızın yüzüne düştü.

Dördümüzden ikimiz bozukluklara davrandık.

Siz değil dedi, en cimri olanımıza yakın eli.

Bu beyefendinin vermeye ihtiyacı var.