Eskiden şimdiki gibi kameralı, korunaklı, güvenlikli siteler yoktu.
Ankara’nın nüfusu taş çatlasa bir milyonu geçmezdi.
Bütün kapıları çaldım. Onu sordum.
Misafirhanelere, lojmanlara varıncaya kadar onu aradım.
Kapısını çalmadığım gecekondu kalmadı.
Giremediğim emniyet ve asker lojmanlarını bile acaba o burada oturuyor mu diye günlerce gözetlerdim.
Bütün sokakları dolaştım.
Bütün bakkallardan, büfelerden, seyyar satıcılardan onun ismini sordum.
Bütün eğlence mekânlarına gecenin her bir saatinde uğradım.
Şehrin altını üstüne getirdim.
Niye başka şehirleri aramadım, çünkü onun Ankara dışına çıkacağına inanmadım.
Niye mezarlıklara bakmadım, çünkü onun öleceğine inanmadım.
Niye tımarhaneleri dolaşmadım, çünkü onun delireceğine inanmadım.
İstikrarsa onda vardı.
Yaşarsa o benden uzun yaşardı.
Akılsa o akıl küpüydü.
Bir gün hiç aramadığım yerde karşıma çıksın iyi mi?
Kendi evimde!
Gel de şaşma bu işe, gel de şaşma bu işe, gel de şaşma…